Ah!
Mevla'nın celalliğinin karşısına o kadar zayıf çıkmış ki rahmeti; ancak bu kadar zayıfken bunca güçlü olunabilirmiş.Ah!
Ah'ım: zırhım,kalkanım,kesmeyen kılıcım.
Artık ne masallar var, ne gerçekler.Ne Zal'oğlu Rüstem hayatta, ne devler.Ey büyütmeyen, ey küçülmeme izin vermeyen,sesi yaratıp Ah'ımı duymayan, ey gözü yaratıp gözden düşeni görmeyen. Ahım yapışsın kadrine başka bişey istemem.
Kalp her atışında acır mı? Acırmış.Her çarpışı ahım olsun.
20140107
bilkent/303
odayı deniz kokutucak kadar maviydi gözleri,
kimsenin gözünün içine bakmayacak kadar da ustaydı acılarına pansuman yapmakta.Sorsan sebebi çoktu bu yüzden belki sebep aramıyordu insan... yavşak bi haz; beni, benden önce, benden sonra tüm erkekleri kapı dışarı ediyordu erdem rüyasından.
En çok ellerini sevmiştim ben -ki avuçlarını havaya kaldırsa kuşlar gelip yuva yapardı güzelliğinden, göçmen kuşlara el açmanın hüznünü zoraki gülümsemelere gömdüğünden... söyleyemedim.
Keşke diyebilseydim: ellerini kesme,kasıklarını kesme,dilim dilim kesilmişsin zaten; bari sen kendine, etme! Vereceği cevaptan korktum belki, belki hiç cevap vermemesinden.
Sarhoştuk,unutmamız gereken acılarımız vardı,nefret ediyorduk kendimizden,ve aşık değildik birbirimize
vesaire vesaire...
Ha bizi bıraksalar ben avuçlarını sarar,masal anlatırdım ona
ölmüş babası gibi.
kumrular sokağının başındaki çiçekçilere niye küstüğümü anlatırdım.Gece onikiyi bir geçe yeniden aynı günün yaşanmayacağı hayatlar anlatırdım.
Bırakmazlardı bizi.
Biz hayat tabağında kalmış artıklardık.Kimsenin iştahı kalmamıştı,biran önce çöpe atılmalıydık.Sıfatımızdan mütevellit yeminlerimiz vardı kendimizce; böyle olmayacaktı Artık!
Ama olmazdı işte.
Yine de güzeldi onun için gece.
Yatakta çok iyiydim.
Bir erkek,aşık olmadığı bi kadınla yattığında hayatındaki her yenilgiyi becermeye kalkar.Sadece o yüzden iyiliğim,güzelliğim...
diyemedim.
Başkalarının hayallerinden acılar yapıyordum kendime.Yetmeyeceğini bile bile,
bi kez nefret etmişsen kendinden hastane,nezarethane hatta mezarlık bile nafile.
......
Yazları dedem, ağaçları anlatırdı bana.Nasıl aşı yapılacağını falan.Elinde çakısı, nasıl budamak gerektiğini gösterirdi.Bazen alıp elime çakıyı dal seçmeye kalkardım.
Ordan budama derdi.Bir daha filiz vermez.
Sana sarıldığım o ilk an, ben de böyle dedim tanrıya içimden.Burdan budama bir daha filiz veremem.
Benim bi dal parçasına gösterdiğim merhameti,mevlam benden esirgedi.
Gel de nefret etme kendinden.
kimsenin gözünün içine bakmayacak kadar da ustaydı acılarına pansuman yapmakta.Sorsan sebebi çoktu bu yüzden belki sebep aramıyordu insan... yavşak bi haz; beni, benden önce, benden sonra tüm erkekleri kapı dışarı ediyordu erdem rüyasından.
En çok ellerini sevmiştim ben -ki avuçlarını havaya kaldırsa kuşlar gelip yuva yapardı güzelliğinden, göçmen kuşlara el açmanın hüznünü zoraki gülümsemelere gömdüğünden... söyleyemedim.
Keşke diyebilseydim: ellerini kesme,kasıklarını kesme,dilim dilim kesilmişsin zaten; bari sen kendine, etme! Vereceği cevaptan korktum belki, belki hiç cevap vermemesinden.
Sarhoştuk,unutmamız gereken acılarımız vardı,nefret ediyorduk kendimizden,ve aşık değildik birbirimize
vesaire vesaire...
Ha bizi bıraksalar ben avuçlarını sarar,masal anlatırdım ona
ölmüş babası gibi.
kumrular sokağının başındaki çiçekçilere niye küstüğümü anlatırdım.Gece onikiyi bir geçe yeniden aynı günün yaşanmayacağı hayatlar anlatırdım.
Bırakmazlardı bizi.
Biz hayat tabağında kalmış artıklardık.Kimsenin iştahı kalmamıştı,biran önce çöpe atılmalıydık.Sıfatımızdan mütevellit yeminlerimiz vardı kendimizce; böyle olmayacaktı Artık!
Ama olmazdı işte.
Yine de güzeldi onun için gece.
Yatakta çok iyiydim.
Bir erkek,aşık olmadığı bi kadınla yattığında hayatındaki her yenilgiyi becermeye kalkar.Sadece o yüzden iyiliğim,güzelliğim...
diyemedim.
Başkalarının hayallerinden acılar yapıyordum kendime.Yetmeyeceğini bile bile,
bi kez nefret etmişsen kendinden hastane,nezarethane hatta mezarlık bile nafile.
......
Yazları dedem, ağaçları anlatırdı bana.Nasıl aşı yapılacağını falan.Elinde çakısı, nasıl budamak gerektiğini gösterirdi.Bazen alıp elime çakıyı dal seçmeye kalkardım.
Ordan budama derdi.Bir daha filiz vermez.
Sana sarıldığım o ilk an, ben de böyle dedim tanrıya içimden.Burdan budama bir daha filiz veremem.
Benim bi dal parçasına gösterdiğim merhameti,mevlam benden esirgedi.
Gel de nefret etme kendinden.
20121224
Hangi saati bekliyoruz?
Hangi gün kurtaracak bizi.
Benim sana menekşe aldığım bigün geçmedi kayıtlara,
keza ne bir çocuk var bizi çocuk yapacak.Ne de suluboya patates baskısı.
biz hiç o kadar sevişemedik zaten.Şarkılar ne kadar sahici bilmiyorum ama bazen mutlu olmak istiyor insan. Ve küf kokan bi ev ve ne çok yol ve ne uzun yalnızlık.biz niye yaşadık'lar geçiyor bazen karşı kaldırımdan el sallıyorum meraklı.
nabzım zayıf.Şu bir kaç adım ötede salonun ortasındaki kolona sarılıp ağlamışlığım var yalnızlıktan ve bazen noel babaya inanmak istiyor insan kahrından.Bazen büyüyünce bişey olacağımı sandığım zamanlara dönmek istiyorum,ama kendim olmadan.Vanilyalı panda ikram etmek istiyorum çocukluğuma ve sessizce kulağına fısıldamak:
Sen şimdi boş evleri bilmezsin.Bol bol taksit ödersin eşyalarla kaplamaya çalışırsın içindeki boşluğu.Pek de efendisin lakin küçük bey ağız dolusu küfürler kalıcak sana,anason açmış çiçekler.16 miligram zifir eklencek hergün ruhuna.Ve ben ne yaptım diyeceksin.Ayakkabılıktaki her ayakkabının sadece bana ait olmasını haketmek için ne yaptım.Her yemeği yapmayı öğrenip onların aslında yemek olmadığını gördüğünden belki domates soymadan önce eline aldığın bıçak her seferinde yüreğine saplamak için eline aldığın bıçak.
İmkansız,
Sen ne zaman bişey istesen böyle diyecekler sana ve çok kızacaksın, onları mahçup etmek için uğraştıkça daha komik olacaksın onların gözünde.
Sonra ne zaman imkansız geçse bi cümlenin içinde tamam diye cevaplayacaksın.İmkansıza selam çakan küçük askersin sen artık.
Hep orospularla yatmak isteyeceksin.Sabah sana dönmüş çıplak bir sırt.Seni on saniyeliğine de olsa sevdiğinle uyandığını sandıracak bir umut.Bir omurilik gölgesine mezar kazan zavallı.
Ve içinden hiç gitmeyen kelimeler.Şiir için fazla,öykü için gereksiz,roman için sıkıcı.Seninle birlikte çöpe giden kelimeler...
Dondurmanı bitirdikten sonra seni bir arabanın altına atmak istiyorum küçük bey,
bilmiyorsun bilmiyordum.En adil olanın bu olacağını.
Hangi gün kurtaracak bizi.
Benim sana menekşe aldığım bigün geçmedi kayıtlara,
keza ne bir çocuk var bizi çocuk yapacak.Ne de suluboya patates baskısı.
biz hiç o kadar sevişemedik zaten.Şarkılar ne kadar sahici bilmiyorum ama bazen mutlu olmak istiyor insan. Ve küf kokan bi ev ve ne çok yol ve ne uzun yalnızlık.biz niye yaşadık'lar geçiyor bazen karşı kaldırımdan el sallıyorum meraklı.
nabzım zayıf.Şu bir kaç adım ötede salonun ortasındaki kolona sarılıp ağlamışlığım var yalnızlıktan ve bazen noel babaya inanmak istiyor insan kahrından.Bazen büyüyünce bişey olacağımı sandığım zamanlara dönmek istiyorum,ama kendim olmadan.Vanilyalı panda ikram etmek istiyorum çocukluğuma ve sessizce kulağına fısıldamak:
Sen şimdi boş evleri bilmezsin.Bol bol taksit ödersin eşyalarla kaplamaya çalışırsın içindeki boşluğu.Pek de efendisin lakin küçük bey ağız dolusu küfürler kalıcak sana,anason açmış çiçekler.16 miligram zifir eklencek hergün ruhuna.Ve ben ne yaptım diyeceksin.Ayakkabılıktaki her ayakkabının sadece bana ait olmasını haketmek için ne yaptım.Her yemeği yapmayı öğrenip onların aslında yemek olmadığını gördüğünden belki domates soymadan önce eline aldığın bıçak her seferinde yüreğine saplamak için eline aldığın bıçak.
İmkansız,
Sen ne zaman bişey istesen böyle diyecekler sana ve çok kızacaksın, onları mahçup etmek için uğraştıkça daha komik olacaksın onların gözünde.
Sonra ne zaman imkansız geçse bi cümlenin içinde tamam diye cevaplayacaksın.İmkansıza selam çakan küçük askersin sen artık.
Hep orospularla yatmak isteyeceksin.Sabah sana dönmüş çıplak bir sırt.Seni on saniyeliğine de olsa sevdiğinle uyandığını sandıracak bir umut.Bir omurilik gölgesine mezar kazan zavallı.
Ve içinden hiç gitmeyen kelimeler.Şiir için fazla,öykü için gereksiz,roman için sıkıcı.Seninle birlikte çöpe giden kelimeler...
Dondurmanı bitirdikten sonra seni bir arabanın altına atmak istiyorum küçük bey,
bilmiyorsun bilmiyordum.En adil olanın bu olacağını.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)