20090426

Elmas Tozu

Göğsümü açıp derimi yüzmüş gibi,o ufacık noktaya elmas tozu serpmiş gibi oy içimi.Kırık,minik elmas parçaları her gün biraz daha delsin yüreğimi,gözlerin gibi...Kimsenin bilmediği kelimeler ayırdım sana, duymayı istemedin...Kanımdan alçı yaptım kalp şeklinde.Kalıp bulamadım kalbimi koydum içine,anlamadın...Birbirinin aynısı iki kar tanesi buldum,kulaklarını süslesin diye.Kirli küpeler kadar manalı gelmedi, bilmem niye?

Gülleri sana ayırdım,dikenleri yuttum.Bin kör göze aldırmadan kuğu gibi süzülen gölgenin peşinde koşturdum.Seher vakti rabbine dualar eden bendim,ona inanmadığımı bile unuttum.Neye yaradı sevdiceğim?Daha gitmeden unuttun sen beni.Kimselere söyleyemedim seni sevdiğimi.Amel defterime yazılır mı?Ömrünün bir kısmında; saat dördü çeyrek geçe belki, onu gerçekten sevdi. Yazılmaz sevdiceğim.Gözlerim semayı dolaşır.Ben üçlerin,ben yedilerin,ben kırkların içinde. Uhudun şehitleri,bedirin aslanları benimle...İbrahimin kalbine yazdım adını,yusufun kuyusuna gözyaşlarımı bıraktım.Adındı...sessizce,süleymanın kulağına fısıldanan.Yedi iklimin içinde ölüme çare arayan lokman gibi,ağlamaktan kör olan yakup gibi,dişlerini tesbih yapan karani gibi istedim seni.Gonca yüzünün verdiği sevdakarlık içimi yaksa da, dilim dönmemekte ısrar ediyor tövbekarlığa...Ben gecelerin değil geceler seni sevişlerimin çetelesini tutuyor.Anlatırsam biter sandım. Sana aşkımı anlatabilmek için yirmisekizbin peygamberi ezbere saydım. Geçtim,tek tek...Bildiğim tüm büyüklere selamımı vererek: Gazelden,uyaktan,vezinden...Nabi'den,Nef'i'den,Fuzuliden geçtim.Sığındım ahmet arif gölgesine, fazıl hüsnü heybetine,orhan veli ölüsüne...

Antolojik tanrılar kesmedi aşkımı.Oysa senin dilsizliğin benim dilimi nasıl da kesmişti.Sesimi kesmişti,buz gibi bir suya atlar gibi kesmişti.Üsküdar sahilinde havada ölmüştü bir martı, bana hiç sormadan ruhuma gömülmüştü.Ben anlatamadım. Sen ağır-aksak gidiyordun,sessiz-sedasız gidiyordun.Seslenemedim arkandan,sevdiceğim diyemedim.Sen gidersen tanrı tüm aşıkları cehenneme atar sonra cehennemi benim yüreğimin içine atar diyemedim.Benim hatırım yok bilirdim,belki aşıklar...hani bir zaman, bir şekilde yaşanan aşklar hatırına kalırdın.Diyemedim...Biliyordum aslında sen kendi köşklerini cennet sanıyordun, erkeklerini melek...Uçabilen bir tavuskuşu gibi, kaf dağında kendini görmüş gibi, tüm insanlığı cehenneme atıp kaçıyordun.Dudağında kaygısız bir ıslık,kulaklarımda kalan son şeydi: canımı acıtan bir şarkının melodisi.

Benim tek başıma,herkeslerden habersiz,gecegündüz,soluksuz acı çekişlerim bir gün anlatılırsa sana, dudağının kenarında oluşacak tebessümü görür gibi oluyorum.Tüm acı çekişlerim bu yüzden.Bu acıları niye çektiğimi biliyorum.Göremesem bile; senin tebessüm eden halini inan herşeyden çok seviyorum.

Hiç yorum yok: