20140107

bilkent/303

odayı deniz kokutucak kadar maviydi gözleri,
kimsenin gözünün içine bakmayacak kadar da ustaydı acılarına pansuman yapmakta.Sorsan sebebi çoktu bu yüzden belki sebep aramıyordu insan... yavşak bi haz; beni, benden önce, benden sonra tüm erkekleri kapı dışarı ediyordu erdem rüyasından.
En çok ellerini sevmiştim ben -ki avuçlarını havaya kaldırsa kuşlar gelip yuva yapardı güzelliğinden, göçmen kuşlara el açmanın hüznünü zoraki gülümsemelere gömdüğünden... söyleyemedim.
Keşke diyebilseydim: ellerini kesme,kasıklarını kesme,dilim dilim kesilmişsin zaten; bari sen kendine, etme! Vereceği cevaptan korktum belki, belki hiç cevap vermemesinden.
Sarhoştuk,unutmamız gereken acılarımız vardı,nefret ediyorduk kendimizden,ve aşık değildik birbirimize
vesaire vesaire...
Ha bizi bıraksalar ben avuçlarını sarar,masal anlatırdım ona
ölmüş babası gibi.
kumrular sokağının başındaki çiçekçilere niye küstüğümü anlatırdım.Gece onikiyi bir geçe yeniden aynı günün yaşanmayacağı hayatlar anlatırdım.
Bırakmazlardı bizi.
Biz hayat tabağında kalmış artıklardık.Kimsenin iştahı kalmamıştı,biran önce çöpe atılmalıydık.Sıfatımızdan mütevellit yeminlerimiz vardı kendimizce; böyle olmayacaktı Artık!
Ama olmazdı işte.
Yine de güzeldi onun için gece.
Yatakta çok iyiydim.
Bir erkek,aşık olmadığı bi kadınla yattığında hayatındaki her yenilgiyi becermeye kalkar.Sadece o yüzden iyiliğim,güzelliğim...
diyemedim.
Başkalarının hayallerinden acılar yapıyordum kendime.Yetmeyeceğini bile bile,
bi kez nefret etmişsen kendinden hastane,nezarethane hatta mezarlık bile nafile.
......

Yazları dedem, ağaçları anlatırdı bana.Nasıl aşı yapılacağını falan.Elinde çakısı, nasıl budamak gerektiğini gösterirdi.Bazen alıp elime çakıyı dal seçmeye kalkardım.
Ordan budama derdi.Bir daha filiz vermez.
Sana sarıldığım o ilk an, ben de böyle dedim tanrıya içimden.Burdan budama bir daha filiz veremem.
Benim bi dal parçasına gösterdiğim merhameti,mevlam benden esirgedi.
Gel de nefret etme kendinden.

Hiç yorum yok: