Hangi saati bekliyoruz?
Hangi gün kurtaracak bizi.
Benim sana menekşe aldığım bigün geçmedi kayıtlara,
keza ne bir çocuk var bizi çocuk yapacak.Ne de suluboya patates baskısı.
biz hiç o kadar sevişemedik zaten.Şarkılar ne kadar sahici bilmiyorum ama bazen mutlu olmak istiyor insan. Ve küf kokan bi ev ve ne çok yol ve ne uzun yalnızlık.biz niye yaşadık'lar geçiyor bazen karşı kaldırımdan el sallıyorum meraklı.
nabzım zayıf.Şu bir kaç adım ötede salonun ortasındaki kolona sarılıp ağlamışlığım var yalnızlıktan ve bazen noel babaya inanmak istiyor insan kahrından.Bazen büyüyünce bişey olacağımı sandığım zamanlara dönmek istiyorum,ama kendim olmadan.Vanilyalı panda ikram etmek istiyorum çocukluğuma ve sessizce kulağına fısıldamak:
Sen şimdi boş evleri bilmezsin.Bol bol taksit ödersin eşyalarla kaplamaya çalışırsın içindeki boşluğu.Pek de efendisin lakin küçük bey ağız dolusu küfürler kalıcak sana,anason açmış çiçekler.16 miligram zifir eklencek hergün ruhuna.Ve ben ne yaptım diyeceksin.Ayakkabılıktaki her ayakkabının sadece bana ait olmasını haketmek için ne yaptım.Her yemeği yapmayı öğrenip onların aslında yemek olmadığını gördüğünden belki domates soymadan önce eline aldığın bıçak her seferinde yüreğine saplamak için eline aldığın bıçak.
İmkansız,
Sen ne zaman bişey istesen böyle diyecekler sana ve çok kızacaksın, onları mahçup etmek için uğraştıkça daha komik olacaksın onların gözünde.
Sonra ne zaman imkansız geçse bi cümlenin içinde tamam diye cevaplayacaksın.İmkansıza selam çakan küçük askersin sen artık.
Hep orospularla yatmak isteyeceksin.Sabah sana dönmüş çıplak bir sırt.Seni on saniyeliğine de olsa sevdiğinle uyandığını sandıracak bir umut.Bir omurilik gölgesine mezar kazan zavallı.
Ve içinden hiç gitmeyen kelimeler.Şiir için fazla,öykü için gereksiz,roman için sıkıcı.Seninle birlikte çöpe giden kelimeler...
Dondurmanı bitirdikten sonra seni bir arabanın altına atmak istiyorum küçük bey,
bilmiyorsun bilmiyordum.En adil olanın bu olacağını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder