20091118

Muamma

Hiç kimseye söylenmedin,hiç bi muhabbetin köşesinde gizli de olsa özne olmadın,hiçbir kağıda yazılmadı adın.Şimdi seni yazmak.Yazmayı bilip,seni sevip ama sana yazacağım diye edebiyattan çırak çıkmak...


Çok kısa denen günler içerisinde kısacık saatler belki,toplasak kaç ayı bulur ki!Bir karınca kadar zayıfız, tanrılar diyarında ama yine de kendi günahlarımızın on katını taşıyoruz omuzlarımızda. Kaç sevdanın içinden geçer ki üçyüzaltmışbeşgüne serpilmiş yedi damla.Ya da kaç hasret var ki bir atlasa bakmanın burukluğu kalır koynunda.Belalı bi mahallenin,en rutubetli köşesinde son paranla “kılıç” çekmek gibi seni beklemek.Elli ikilik destenin içinden kupa kızının beni seçme ihtimali ne kadar diye kara kara düşünürken,şansının döndüğünü görmek.

Sana gelmek;adım adım,koşa koşa,belli etmeden...bir fasulye sırığından göğe yükselmek gibi.Yeniden bakmak gözlerine ki;Gözlerin, yeşil bir kuyuya eğilip cenneti yukarıdan izlemek sanki.Sonra yeniden keşfetmek, sahibi olduğum ama ait olmadığım teni.Ve her seferinde ikna olmak saçlarının deniz,boynunun misk,ellerinin gül koktuğuna.
Dudağının değdiği sigaraları içmeyi seviyorum.Sen kalbimi dinlerken tanrıyım ben ve ellerinin gölgesi, göğsümün üstüne kimsenin bilmediği imzalar atarken serseriyim yalnızca...


Olmuyor.Hiç bi anlatmak,tek bir saniyenin yerini tutmuyor.Okunmayı sevmezsin,fısıldanmak istersin yalnızca.Belki bi gün daha güzel yazabilirim, yalnız seni,yalnız sana...

Hiç yorum yok: