20110621

../../....

Her gün aynı güne uyanıyor olmak yormuyor da; o kadar günün içinde senin olmadığın güne denk gelmek kalbimi ayakta tutan kemikleri kırıyor.
Bu aralar sadece düşünüyorum.Aylak ve geniş zamanlar boyunca durmadan...
Gözlerimi düşünüyorum arada, ah zavallı gözlerim seni göremeyen, göremediğine ağlayan görmek zorunda kaldıklarına ağlayan gözlerim.Oysa sorsan kimse kör demez benim için.
Bazen ellerim titriyor, bacaklarımı ikna edip koşa koşa senin yanına gelmek için deli gibi titriyor. Ceplerime hapsediyorum.Sana dokunamamak onlar için yeterince büyük bir ceza değilmiş gibi.

Olmayınca olmuyor.
Aslında mezar taşımda sadece bu yazsın isterdim.Varsın olmasın adım.Bir gün, bir zaman başka bir isimle yeniden doğsam diyorum yeniden görsem seni,yeni bir hayat olsa...
Ben onu da mahvederdim sanırım.
Zaten umut edecek kadar genç değilim artık.
Akşam soframda seni bekliyorum ara sıra, çok değil bir iki dakika. Hani ellerini yıkayıp banyodan geleceksin gibi.
Bazı geceler inadına uyumayıp yıldızları seyrediyorum.
Gökteki en parlak yıldızı tanrının gözleri sanıp, hep aynı soruları soruyorum.
Şimdi onunla tek ortak paydamız aynı gökkubbeyi  seyretmek mi yani?
Oysa öğreneli çok oldu.Acılarımız tanrının bize verdiği harçlıklar değil.Densiz misafirlere hoşgeldin dediğimiz için dışarıda şeker alma hakkımız yok bizim.Bir mutluluğu satın almak, bin acı çektin diye olacak iş değil. Ne yaşatırsa yaşatsın, Tanrı bize borçlu değil.
Yine de ben hep alacaklı sanıyorum kendimi. Bir kahvaltı borcu var hayatın bana, deniz kıyısında halden anlayan bir rüzgar sponsorluğunda ve tabi ki onunla.
Gecenin üçünde sevgilim gibi kokan minicik bir bedene "hadi uyu bakalım" deme hakkım var.
Bütün bir gece hatta bütün bir yirmibiraralık hiç durmadan,soluklanmadan sevişmeye hakkım var.
Huzurlu bi kaç nefes işte tüm "alacak" saydığım...
Oysa hayatın tüm zekatı: gece vakti, biraz gözyaşı,  biraz   hafız burhan.

Marazlı bir hüzün ve kuru bir inattan başka bişey kalmadı geleceğime. Ufaktan başlamıştım önce üstüm açık yatmıştım,terli terli su içmiştim,düşerim diye düşünmeden düşler biriktirmiştim. Sulu yemeğin mutlu erkeklerin aş'ı olması gerektiğini anlayacak kadar çok yaşadım.Şimdi kabuğunu ziyan etmeden uzak duruyorum vitamin bulunduran herşeyden. Sigaranın ilk paketi alışkanlıksa da ikincisi inattan. Belki beş yaşında bir çocuk yerine beni kanser eder Tanrı. Oysa biliyorum trampa ekonomisi yoktur tanrının takdirinde.
Günaydın,Tamam,Anladım,İyi Akşamlar... diyerek bitiriyorum günleri ve arada sırada tüm odalara tek tek bakıyor olsam da biliyorum hayatımda olmadığını. Bana kalsa en büyük günahım muhabbet etmeden içtiğim rakılardır ama tanrı sevmiyor insanlara günahlarına göre ceza çektirmeyi. Bazen bir şeyler okuyorum.Bazılarına gece gelirmiş hüzün.Oysa bendeki arsız misafir, gece/gündüz demeden benimle.Sigaraları hep üstüste içiyorum ve bazen kendime söylemeden, hissettirmeden, kaçak göçek ağlıyorum.

Alıştım sanırım.Hayat, çocukken olacağını sandığımız şey değilmiş. Ben diğer insanlar gibi olamadım. Sevmeyi beceremedim ben,elimde kalana değil elimden alınana gitti aklım.Herkesten ayrı, herkesten başka delirdim ben. Çektirmediğimiz fotolarla donattığım boş duvarlarım var. Koca bir boşvermişliğim. Anlamak onbeşyılımı alsa da öğrendim.
"Olmayınca, olmuyor"

Hiç yorum yok: